Seçimlerin ardından Türkiye’nin en önemli gündemi ekonomi oldu. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde ve ekonomi yönetiminde yapılan değişiklikler önümüzdeki süreçte belirleyici etkenler olacak. İş insanları yeni dönemde finansal istikrarın tekrar sağlanması çağrısında bulunarak, rasyonel politikalara geçilmesi gerektiğini söyledi.

Semih AYDIN – Göksel BAŞARAN
Türkiye ekonomisi, pandemiyle başlayan sürecin ardından zorlu bir dönemden geçti. Rusya – Ukrayna savaşı, Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen depremler ülke ekonomisini derinden etkiledi. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ardından ise Türkiye’nin gözü yeni dönemde ekonomide atılacak adımlara kilitlendi. Son dönemde artan maliyetler, döviz kurları ve finansmana erişim gibi sıkıntılar yaşayan iş dünyası, yeni ekonomi yönetiminden güvenilirliğin ve istikrarın sağlanmasını bekliyor.

Yavuz ÖZDEMİR
Akrida Tekstil Genel Müdürü
Rasyonel ekonomi politikaları izlenmeli
Görevlerine yeni başlayan bakanlarımızın ülkemiz için hayırlı işler yapmasını diliyorum. Kabinede yeni bakanları bekleyen birçok yenilik ve hali hazırda düzenlenmesi gereken birçok konu bulunuyor. Bunların en önemlisi de tüm vatandaşları ilgilendiren ekonomi.
Öncelikle ele alınması gereken konuları şu şekilde sıraladılar.
*Cumhurbaşkanımız enflasyon ile ilgili yükselişi önce durdurmak, ardından da düşürmeye yönelik çalışmalarına öncelik vereceğini,
*Faiz oranlarını düşürmeyi,
*Yenilikçi, orta yüksek ve yüksek teknoloji firmalarına hizmet vermek üzere bir KOBİ Yatırım Bankası kurulacağını,
*En düşük memur maaşı 22.000-TL çıkacağını,
*Asgari ücrette 500 dolar düzenlemesi yapılacağını,
*İşsizlik oranları düşürüleceğini,
*Kira artış oranlarını sabitlemeyi,
*İş dünyasının finansmana daha kolay erişebileceği gibi konuların çözüme kavuşturacaklarını açıkladılar.
Tüm konular birbirleri ile bağlantılı olduğu için çalışmalara başlandığında su gibi akıp gideceğine inanıyoruz
. Yeni kabinenin, tüm dünya üzerinde kabul görmekte olan ve tüm dünya devletlerince uygulanmakta olan bilimsel ve rasyonel ekonomi politikaları izlemesini ve merkez bankası döviz rezervlerinin arttırılmasını bekliyoruz. Ekonomi, yol haritasını belirlerken, doğru hamlelerle atılacak adımlar ülkemiz için hayati önem arz ediyor.
Ekonomimiz zayıf olduğunda ülkemiz üzerinde çok daha kolay oyunlar oynanmaya çalışılıyor. Dolayısıyla bizim süratle, Merkez Bankası rezervlerini yükseltmemiz, ekonomik anlamda tam bağımsızlık yakalamamız gerekiyor. Bugün olduğumuz durumda sürekli yurtdışından gelecek olan sıcak ve nakit paraya ihtiyacımız var. Dolayısıyla cari açık probleminin de süratle çözülmesi gerekiyor.
Merkez bankası yönetiminde önümüzdeki 15 gün içerisinde değişiklikler yapılarak faiz kararını açıklayacağını bildirmişti. Bugün Merkez Bankası, başkanını Hafize Gaye Erkan olarak açıklandı.
Türkiye’de bir süredir faiz oranları ve bunun enflasyon ile döviz kuru üzerindeki etkilerine dair tartışmalar sürüyor.
Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında, “Bana yatırım lazım, istihdam lazım, üretim lazım, ihracat lazım. Eğer bu dört başlık yoksa hiçbir şey yok, biz bununla övüneceğiz. Asıl iş faizi düşürmek suretiyle enflasyonu aşağıya çekmektir” dedi.
İhracat yapan firmaların dövizde artış bekledikleri, doların da 25-26 TL bandında olması gerektiğini istedikleri konuşuluyordu. Dün bugün Usd kuru hızlı bir artışla 23TL lere kadar çıktı. Merkez Bankası’nın da müdahale etmemesi ihracatçıların istediğinin yapıldığı ortaya çıkıyor.
Döviz serbest bırakılarak gerçekçi rakamlara oturması isteniyor. Bu sebeple dövize yeni dönemde müdahale edilmiyor. Hızlı yükseldi fakat şu an yükseliş yavaşladı. Bu durum, dövizin fiyat olarak stabil hale geleceğini gösteriyor.
Piyasalar maaş zamları yapılabilecek mi, üretim ne kadar ön planda olacak, faiz artışı gelir mi diye sabırsızlıkla bekliyor.
Paranın dövize kaçması engellenmeli, kurumların&bireylerin yatırımlarını ve nakitlerini Türk lirasında tutması sağlanmalıdır.
Tabii her şeyden önce yapılması gereken, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürerek refah seviyesini yükseltmek olmalıdır.
Son dönemlerde tüm işletmecilerin dilinden düşürmediği ve her platforma dile getirdikleri konu, finansmana erişemiyoruz….
Bankalar tarafından kredi kullandırma tutarlarının düştüğü, finansman maliyetlerinin artırıldığı, sürekli değişen uygulamalar nedeniyle bankaların yaşadığı tereddütler, teminat problemleri ve kısa vadeli krediler olarak sıralayabiliriz.
İş dünyasının bunun sebebini en çok enerji(özellikle doğalgazda fiyatların geri gelmemesi) fiyatlarındaki artışa, Ukrayna’da devam eden savaş koşullarına ve yükselen enflasyona bağladıklarını gözlemliyor.
Bunun yanında Merkez bankasının düşük faizli özel bankalara sağladığı finansmanı, yüksek karlarla müşterilerine vermeye çalışmaları, Merkez bankasının “kredi olanaklarınızı kısmayın” demesine rağmen özel bankalar müşterilerine, kendilerini değil de merkez bankasını bahane etmeleri…
Kısacası özel bankalar yüksek kar marjlarından vazgeçmiyor, mevcut müşterilerini merkez bankasını bahane ederek kısıtlamaya gidiyor. Bu durum da piyasaları etkiliyor ve hatta kilitliyor.
2023 yılında da süreç bu şekilde devam ederse, iş dünyası için kolay bir yıl olmayacak. Bununla birlikte dışa bağımlılıktan kurtulmak isteyen, üretimi arttırmak, yatırım yapmak isteyen sanayicimize finansman erişimi sağlanmazsa, ihracatlarımız da ciddi boyutlarda düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak.
Ülkemizin müreffeh ülkeler seviyesine çıkması istihdam ve yatırıma bağlı olduğundan Ticaret Bakanlığının, Sanayi Bakanlığının rasyonel ve adil politikalarla gerçekten üretim yapmakta olan işletmelere destek vermesi gerekmektedir. Bu bağlamda KOSGEB, Ekonomi Bakanlığı, Eximbank gibi enstrümanlarla yatırım yapan, üretim yapan, istihdam sağlayan işletmeler korunmalı, desteklenmelidir. Gerektiğinde bu kurumların yatırıma ve üretime katkı vermeleri için kendileri sübvanse edilmeli, onlara kaynak aktarılmalıdır.
2022 yılı ihracatımız 254,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İnşallah 2023 yılında da geçmiş yıllardaki gibi ihracatta rekorlar kırmaya devam edeceğiz……
İhracatta ilk üç ülke Almanya, ABD ve Irak
Almanya ihracatta ilk sırada yer alırken ihracatçının karşısına çıkarttıkları vize problemleri can sıkıcı hale geldi. 45 günde vize çıkartıyorlar ya da ret cevabı veriyorlar. Almanya da maalesef retlerde ilk sırada yer alıyor.
Eximbank ve Merkez Bankası ihracatçıya daha çok finansman desteği vermeli, ki üretim hacmimizi artırarak, önümüzü rahat görerek yola hızla devam edebilelim.
İhracat yaparken diğer ülkelerle rekabet gücümüzü arttırmak için devlet desteklerine daha fazla ihtiyacımız olduğu aşikar. Rekabette elimiz güçlü olursa başarı performansımızı arttırabiliriz.
Geçmiş dönemde elektrik, işgücü, hammadde gibi girdilerimize gelmekte olan zam, satmakta olduğunuz ürünlerde bizleri döviz bazlı zam yapmaya mecbur bırakıyordu. Bu durumu yurtdışında çok düşük enflasyon olan ülkelerde yaşayan müşterilerimize anlatmakta çok zorlanıyorduk. Bundan sonra öngörülebilir olarak artacak kurlar, ihracatçıların elini güçlendirecektir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde şu ana kadar yaşanmış olan başarılı performansı daha da katlanarak arttıracaktır.
Ekonomi, faiz oranları, enerji, finansman erişimi zorlukları sadece Türkiye’de yaşanmıyor. Artık güçlü ekonomiye sahip ülkeler de enflasyon ile mücadeleye başladılar. İlk 5 ayda dünyada yaşanan daralmaları gördüğümüz ve yaşadığımız için hepimizin bir olup işimize daha sıkı odaklanarak, profesyonel yönetim/üretimle çalışmaya devam etmemiz çok önemli. Türkiye’yi en çok ihracat yapan ilk 10 ülke arasına çıkarmak bizim elimizdedir.